29 Nisan 2015 Çarşamba

Eymen'ler ve Ecrin'ler, Birleşin!

Hani insanların aklına her zaman takılan bir soru vardır, şu isimden dede/nine mi olur, küçücük çocuğa ne biçim isim koymuşlar gibi. Yadırganmayan fakat saçma sorulardır bunlar, kimse çocuğuna isim koyarken çocuk altmışlı yaşlarına geldiğinde isminin yakışıp yakışmayacağına düşünmez. Fakat düşünüyorum da Eymen'den dede olmaz gibi geliyor, ne bileyim garip bir düşünce. 

El kadar bebeğe Abdülgaffar ismi konur mu? Konur, niye konmasın. Çağımızın popüler isimleri Muazzez, Muzaffer veya Mülayim veya Müstesna değil, erkeklere Eymen kızlara Ecrin!

O kadar çok Eymen ve Ecrin ismi doldu ki çevreme neymiş bunların anlamları diye merak ettim. Eymen; talihli, hayırlı, uğurlu, kutlu ; Ecrin'in ise Allah'ın hediyesi anlamına geldiği söyleniyor. Hadi Eymen bir sahabenin ismi anladık, Ecrin ne oluyor? Ücret kelimesinin Arapça kökü olan Ecr, anlamı bilinmeden yalnız Kur'an'da geçiyor diye çocuklara bu isim koyuluyor. Kızımın adı neden Ücret olsun ki? Ya da neden Aleyna ( Arapça: .. üzerimize ) olsun ki? 

2014 yılında en popüler 6. erkek ismi Eymen, en popüler 5. kız ismi ise Ecrin olmuş. ( Kaynak: TÜİK ) Listenin başında erkeklerde Yusuf olması şaşırttı beni, çevremde pek rastladığım bir isim olmadı, varsa yoksa Eymen! Kızlarda ise listenin başında Zeynep var. 3. sırada da Hiranur var, sonu -nur'lu isimlere bir süredir alışmıştık zaten.

Listede dikkatimi çeken şey, isimlerin hep Arap kültüründen seçiliyor olması. Bundan sıkılan bir kesim aynı anda hem muhafazakar / İslami - veya artık her ne dersiniz - tavrını devam ettirip hem de farklı olma çabası içindeyken Eymen ve Ecrin, Aleyna isimlerini bulmuş. Yani Kur'an'dan kopmak istememiş ama Kübra, Büşra, Muhammet ve Ömer'den sıkılmış, çareyi Eymen ve Ecrin'de bulmuş. Kızlarda popüler bir dizinin ana karakterlerinin de isimlerini listede görmek beklenmedik bir durum olmadı.

Ailelerin tercihi tabi, bize bir şey demek düşmez. Fakat ben bir Müstesna'da, bir Türkan'da, bir Muazzez'de, bir Muzaffer'de, bir Tahir'de bulduğum tokluğu Eymen ve Ecrin'de bulamıyorum. 



14 Nisan 2015 Salı

Safiye'me karyola dar gelir? Hikayesi...

Safiye'me karyola dar gelir?


İlk bakışta ne dediği anlaşılamayan güzel mi güzel bir urumeli türküsüdür bu. Rumeli Ekrem ve Güntekin dinlemekten bir süredir rumeli türkülerine merak sarmış bulunmaktayım. Önümüzdeki 3 ay boyunca sırf rumeli türküsü dinleyeceğim banko!

Güm güm kaynana, hop hop kaynana, ben kızınla yan yana, sen dışarı kaynana mı dersin, sarı kavun dilimi mi dersin, Osman Aga'lar mı dersin içim dışım rumeli oldu. Nihayetinde bu türküye rastladım.


Kimdi bu Safiye? Sevdiceği ile arasında ne geçmişti, rumeli düzlüğünde aralarında neler yaşanmıştı, şişman mıydı, hafifmeşrep bir kişiliği mi vardı, neydi ozanın meramı? Sözün kısası bu Safiye'nin karyolaya sığmaması bana dert oldu. Öncelikle Hazreti Google'dan yardım aldım tabii.


Benim dinlediğim versiyonun sözleri şu şekilde idi:


Çıksam urumeli düzüne

Alsam Safiye'yi dizime
Safiye'm kınalar yakmış
On parmağın eline
Ar gelir Osman Aga ar gelir
Safiye'me karyola dar gelir
Kıratımı bahçeye bağladım
Osman'ı gurbete yolladım
Osman gurbetten gelince
Üç gün üç gece ağladım
Osman aga Osman aga bak bana
Neler söyleyeceğim sana
Safiye de kızını ver bana
Güvey de olayım ben sana


Aslında türkünün birden çok versiyonu var. Yani güvey kısmına damat diyeni var, Osman Aga'nın askere gidip arkasından ağlanan döndüğüne sevinilen versiyonu var, var oğlu var!


Kır atımı bahçeye bağladım osmanı askere yolladım

Osman askere gidince kırk gün kırk gece ağladım

Açıkçası yukarıdaki versiyona göre türküyü dinleyince bir hikaye bulmak zor oluyor. Üstelik TRT kütüphanesinde de bu versiyon mevcut. Türküyü derleyen Rüstem Avcı da türküyü bu şekilde okumuş/derlemiş. Fakat dediğim gibi bu versiyonla hikaye bulmak kolay değil.


Gelelim bana dert olan kısma:


Bana kalırsa ozanımız Safiye'ye sırılsıklam aşık delikanlı bir kardeşimizdir. Fakat aralarında engel teşkil eden Osman Aga bizim civanımıza çok çektirmekte, kızı ozana vermek istememektedir. Üstelik kızı başkasına vermeyi düşünen Osman Aga, yiğidimizi dertlerden dertlere sürüklemektedir. Ozanımız da içinin yangınını şu dizelere dökmüştür:


Çıksam a urumeli düzüne / Alsam Safiye'yi dizime


Şimdi hemen ozanın hanımkızımız ile cinsel birlikteliği akla gelse de , hem kafiye kaygısından hem de belki de mecaz yapmak amacıyla bu "dize almak" deyiminin farklı bir anlamda kullanıldığını düşünüyorum. Okuduğum kaynaklarda ve sözlüklerde "dize almak" gibi bir deyime rastlamadım. Fakat "dize getirmek, boyunduruğu altına almak veya dizinin dibinde olması" gibi bir anlamda kullanılmış olabilir. Söz konusu bir türkü olduğundan uyak kaygısını da göz ardı etmiyoruz.


Safiye'm kınalar yakmış on parmağın birine


Safiye'nin ellerine kına yakılmış, gelin olmaya yakın olduğunu anlıyoruz.


Ar gelir Osman Aga ar gelir / Safiye'me karyola dar gelir


Safiye'yi ozana vermeyen Osman Aga'ya hitap ediliyor. Belli ki yiğidimizin gücüne gitmiş bu durum. Burada işte hayalgücü devreye giriyor. Bana kalırsa Osman Aga'nın Safiye'yi vermek istediği zatın hali vakti, ekonomik durumu ozanımızdan daha iyi değil. Daha iyi bir damat adayı olduğunu düşünen ozan, Osman Aga'ya veryansın ediyor.


En can alıcı kısma geliyorum: Safiye'ye karyola neden dar geliyor?


Karyola bilindiği üzere tahtanın üzerine serilmiş yataktan ibarettir. Dedemle köyde yapmıştık bir keresinde, epey rahatsız bir yatak olur. Yine bana kalırsa, yiğidimiz Safiye'nin karyoladan çok daha fazlasını hak ettiğini düşünmekte ve Safiye'nin de bu kişiyle evlenmekle mutlu olmayacağını, rahat edemeyeceğini söylemektedir. Yani öyle ilk anda anlaşıldığı üzere Safiye'nin çok kilolu olması veya azgın, hafifmeşrep olmasından kaynaklanan bir dar gelme değil!


Kıratımı bahçeye bağladım

Osman'ı gurbete yolladım
Osman gurbetten gelince
Üç gün üç gece ağladım

Türkünün bu dizeleri de hikayemizi destekler nitelikte. Ozan belli ki Osman Aga gurbete gidince epey rahatlamış, hatta kıratını bile bahçeye bağlamıştır, saklanıp gizlenmek zorunda değildir. Fakat Osman Aga dönünce ozan bu konforunu kaybetmiş, üç gün üç gece ağlamıştır. Demem o ki Osman Aga'nın gurbete veya askere gitmesi halinde arkasından ağlanması versiyonu gerçekten türkünün bütünüyle bağdaşmıyor, sanki iki kişinin ağzından söyleniyormuş havasında oluyor aynen "Sabahlara dayanamam Osman Aga" türküsünde olduğu gibi. Bu arada Osman Aga kimdir necidir bunu da sorgulamak gerek bir ara.


Osman aga Osman aga bak bana

Neler söyleyecem sana
Safiye de kızını ver bana
Güvey de olayım ben sana

Bu kısım da hikayemi destekler nitelikte, doğrusu bu dörtlükten sonra bu türkünün böyle bir hikayeye sahip olabileceği aklıma geldi.


İşin şakası bir yana ben bu türkünün Hey On beşli on beşli / Tokat yolları taşlı türküsüyle aynı kaderi paylaştığını düşünüyorum. Aslında epey hüzünlü bir türkü ama gerçekten insan dinlerken yerinde duramıyor. İşin diğer bir acı yanı da, türkülerimizin hikayelerine öyle kolay kolay ulaşamıyoruz. Erol Evgin dahi sahnede bu türküyü okuduktan sonra " Neden sığmıyormuş acaba karyolaya, şişman olduğundan mı?" demiş. Bırakın hikayeyi türkünün sözleri hakkında dahi bir fikir birliği yok. Üzerine yapılmış bir çalışmaya da rastlamadım.


Umarım Osman Aga fikrini değiştirmiş, yiğidimiz de Safiye'sine kavuşmuştur.


A.O. / 14.4.2015


Güncelleme: 4.5.2016: Konuyla alakalı ileri araştırma yapmak isteyenler için:

1. Aluş Nuş - Rumeli Türküleri Beste ve Güfteleriyle - Say Yayınları - 2008

2. Fikri Soysal ( 2012 ) - Tarihi Olaylar Işığında Rumeli Olay Türküleri ( www.fikrisoysal.net adresinden ücretsiz indirilebilir, bu makalenin özellikle kaynaklar kısmından faydalanabilirsiniz. )

Güncelleme 17.1.2021: okuduğum ünlü bir türkoloğa ait bir kitapta "dize almak" deyiminin "başını dizine yatırmak" , "başını dize almak" şeklinde kullanıldığını gördüm. Birini dizine yatırmak=dize almak. Seneler süren bir tefekküre gerek yokmuş. Yine 2017 yılında kendisinden izin almadığım için ismini burada zikredemeyeceğim bestekar ve güftekar bir beyefendiden Safiye'ye karyolanın dar gelmesinin çok çalışkan olmasından, misafirleri için adeta kendisini paralamasından bu sebeple yerinde duramadığından söylendiğini işittim ancak pek de ikna olmadım. Zira türkünün genelinde böyle bir hissiyat cereyan etmiyor. Geçen zaman içinde üzerinde esaslı olarak çalışmadığım bu blog özellikle Safiye'nin hikayesi ile ilgi çekmiş görünüyor. Ben de bugünkü gibi bu hikayeye dair ipuçları ile karşılaştıkça güncellemeler yapacağım.


Blog'un Amacı, Vizyonu, Füzyonu ve Ornitorengi



Blog açmak uzun süredir aklımdaydı fakat hayata geçiremiyordum. İyi de oldu güzel de oldu.

Belli bir amacı,konusu ve ilgi alanı yok. Bu benden kaynaklanıyor aslında. Bir gün son derece teknik bir makale okurken öbür gün boş bir Survivor muhabbetine rastlayabilirsiniz.


"Nedir bu ornitorenk, n'ola ki?" sorusu için ise şöyle alalım:

http://onedio.com/haber/-ornitorenk-hayvaninin-sirf-varligiyla-bize-anlatmak-istedigi-15-sey-435211


Have fun!