20 Ağustos 2015 Perşembe

Triomino takıntısı :/

Triomino takıntısı :/

Triomino, bendeki ismiyle triominos -  domino hoch drei.

Nedir bu triomino? Domino'nun üçgen şekillerle oynanan bir türü. Çok az bilinen bir oyun ama gerçekten matematiği beni mest etti diyebilirim. Tatildeydim, eskaza gözüm bu oyuna takıldı ve bütün bir günümü "perfect match" aramakla geçirdim. 4 kişilik oynanan bu oyuna anlamsız bir şekilde kafaya taktım ve anlamsızca kafama takılan her şeyi buraya yazdığım gibi bunu da yazıyorum.

Öncelikle oyuna şöyle bi bakalım.



Dört kişilik bir aile oyunu. Her bir kişiye 9'ar adet üçgen şeklinde taş veriliyor. Üçgenlerin köşelerinde 0'dan 5'e kadar sayılar var. Aynı dominodaki gibi üçgenleri yan yana gelen kenarları aynı sayı olacak şekilde diziliyor ve elindeki taşı en çabuk bitiren oyunu kazanıyor. Taşların üçgen olması dışında dominodan hiçbir farkı yok. 



Üçgenler, üçgenler ve üçgenler.. Ve bir matematiksel kod(?). İşte bana dert olan kısım. 

Oyunu 4 kişi oynadığımızda hiçbir yere tam olarak oturmayan taşlar oyuncuların ellerinde kaldı. Yahut üçgenler o kadar dağınık yerleşmişti ki "ein mathematischer code" olmadığı çok barizdi, rastgele diziliyordu işte. Ayrıca insan nedensizce tam olarak bütün taşlar yerine otursun, kimsenin elinde bir taş kalmasın, güzel bir şekil olsun istiyor. Ayrıca ein mathematischer code'u gördükten sonra böyle bir şeklin olması gerektiğini düşündüm. İnternette de şöyle bir araştırma yaptım ama bu şekli henüz göremedim. 

Bu matematik formülü merakımı gıdıkladı. Diğer üç kişiyi oyundan uzaklaştırıp saatlerimi bu kodu bulmaya ayırdım. 

Ve sonuç:



En içten itibaren 0'dan 5'e dönen bir sıra, altıgenlerin ortasından bakarsak 0'dan 5'e bir sıra, aynı şekilde dışardaki ortalarda bir sıra ve yıldızın kalan sağ ve sol uçlarında 0'dan 5'e bir sıra. Bulabildiğim en yakın formül bu oldu. 

Öncelikle bulduğum bu şekilden tatmin olmadığımı itiraf etmeliyim. 



Şu son kalan iki parçanın her biri için 2 ayrı uygun yerleşim yeri var. Aslında bu iki parça olmasa tam bir mükemmel şekil olacak ama ne yazık ki kaldılar. Üstelik bulduğum bu yıldızın içinin boş olmasını da istemezdim. Sonuç olarak saatlerimi ayırdığım bu triomino macerasından yüzde yüz tatmin olmuş olarak ayrılamadım. 

Bu tatminsizlik beni acaba mükemmel şekil ne olabilir? sorusuna yöneltti ve ben de taşların arkasını çevirip rastgele bir mükemmel şekil bulmaya çalıştım ve yine başarısız oldum:



Şeklin içini doldurduğumda yine iki parça arttı. 

Tatilim bitti ve oyun bana ait olmadığı için yanımda götüremedim. İnternette bu oyunu satan bir yer de bulamadım ve böylece bir matematik formülüne sahip olduğunu iddia eden oyun ve bu takıntım benim için yarım kaldı. 

Biliyorum blogumu çok kişi okumaz ama iki ricam var:

1 - 56 parça üçgenden hiç parça artmadan nasıl bir mükemmel şekil ( ya da düzgün çokgen )oluşturulabilir? Bu şekil altıgen olmak zorunda mı? Düzgün çokgen olmak zorunda mı?

2- Böyle bir şekil varsa triomino kuralları dahilinde nasıl bir araya getirilebilir? Hakikaten bir ein mathematischer code var mı?

Eğer bu iki sorunun cevabını biliyorsanız beni bu dertten kurtarın.

Contact: ankaraliornitorenk@gmail.com

P.S. : Sorry for couldn't translate all writing.  I could'nt find a perfect shape with triomino rules or without rules. Please contact me for any idea.  

A.O. / 21.8.2015








7 Temmuz 2015 Salı

Automator Nasıl Kullanılır? -1- Dosyaların Türünü Topluca Değiştirin:

Bir Mac'e sahip olduğum günden beri şu Automator'u kullanmayı becerememiştim. İnternette birkaç kaynaktan okudum fakat programın karmaşıklığı ve anlatımın mükemmeliği(!) nedeniyle bir türlü Automator'u hakkıyla kullanamamıştım.

Son birkaç gündür Automator'u kurcalıyorum. Deneme-yanılma yöntemiyle de olsa işin mantığını anladım, bu yazıda basit bir örnekle hem Automator'u anlayacağız, hem de bu örnek sayesinde kim bilir kimleri büyük bir iş yükünden kurtaracağız. :)

Örnek şu: Diyelim ki elimizde 100 tane resim dosyası var ve uzantıları da .jpg. Biz bunların uzantısının .png olmasını istiyoruz. Mac'te bunu tek tek yapmak çok zaman alıyor. ( Sanırım Windows'ta da bu işlemi topluca ve bir anda yapabilecek sistem yüklü değil ) Dosyayı aç, dışa aktar/farklı kaydet yapmadan, hepsini aynı anda topluca .png formatına veya başka bir formata çevirebiliriz. Kısaca Automator, adından da anlaşıldığı üzere, bizi iş yükünden kurtaran basit bir program yazmamıza yarayan bir uygulama. Öncelikle Automator'a şöyle bir bakalım:


Automator genel olarak böyle görünüyor. Siz de Mac'inizde Automator'u Launchpad > Diğer klasörünün içinde bulabilirsiniz. 

Uygulama açıldığında sol tarafta scriptleri görüyoruz. Bunları bir araya getirerek bir program yazacağız ve 100 ayrı işlemi tek tek yapmak yerine tek bir komutla hatta sürükle-bırak hareketiyle 100 dosyayı aynı anda sadece bir klasörün içine atarak fotoğraflarımızı .png formatına çevireceğiz. 

Sağ taraftaki geniş alan İş Akışı'mızı sıralayacağımız yer. İşlemlerimizi tek tek buraya sürükleyerek bir iş akışı oluşturacağız. Yavaş yavaş başlayalım:



Sol taraftaki işlemlerden seçip sürükle-bırak hareketiyle seçimimizi iş akışında sıralıyoruz. 

Belirtilen Finder Öğelerini Al: Bu işlemi en başa koydum. Masaüstünde başka bir klasör yaratacağız ve "ekle" kısmından bu klasörü seçeceğiz.


Klasör içeriğini al: Klasörün içine türünün değiştirilmesi için resimlerimizi atacağımızdan bu işlemi de iş akışımıza ekliyoruz. Aksi takdirde Automator sadece klasörü görüyor, klasörün içindekileri görmüyor. Öyle olunca da işlemi başlatıyor fakat sonuç vermiyor. Bu sebeple bu işlemi de iş akışımızdaki 2. sıraya aldık. 


İş akışımız son olarak bu şekilde. 

Görüntülerin Türünü Değiştir: Asıl işlemi yapacak script bu. Önceki 2 script ile Automator'a işlemi hangi dosyaların üzerinde yapacağımızı öğrettik, bu son scriptle Automator'a hangi işlemi yapacağını emrediyoruz. Hangi işlemi yapacak olursanız olsun, mutlaka öncelikle Automator'a hedef dosyayı göstermeniz gerekir. Bu sebeple ... Öğeleri al işlemleri mutlaka asıl işlemden önce iş akışında yer almalıdır. 

Son olarak formatının değiştirilmesini istediğimiz fotoğraflarımızı "png'ye çevir klasörüne" atıyoruz. 


Artık her şey hazır. Automator'a girip sağ üst köşedeki çalıştır düğmesine basıyoruz:


Çalıştır'a bastık. Günlük kısmında işlemlerin yapıldığına dair bir kayıt belirdi. İşe yarayıp yaramadığını görmek için "png'ye çevirme klasörü"ne bir bakalım:


Sonuç başarılı. 8 adet resim dosyamız Automator tarafından .jpg'den .png'ye dönüştürüldü. 

Ancak biz her format dönüştürme işleminde Automator'da aynı işlemleri yapmayacağız. Bunun için iş akışımızı kaydediyoruz:



Şimdi de "png'ye çevirme script'i" ile png'ye çevirme klasörünü birbiriyle eşleyeceğiz:

"Png'ye çevirme klasörüne" sağ tıklayıp klasör işlemleri ayarına tıklıyoruz. 


Bu pencereyi kapattığımızda artık "Png'ye çevirme klasörü"nün içine atılan bir resim dosyası, kendiliğinden .png'ye dönüşecektir. 

Sonuç olarak; Automator'u küçük ve basit programlar yaparak iş yükünden kurtulmak için kullanabiliriz. Programın işleyişi mantık olarak bu şekilde. Siz de Automator'un içinde sol taraftaki pencereden değişik işlemleri seçerek Automator'u kullanabilirsiniz. 

Not: Klasörün içine dosya atıldığında direk .png'ye çevirmesini klasör işlemleri ayarında yüklü olarak geliyor. Ben bu yazıda - Automator'un çalışma prensibini anlamak adına - o yüklü gelen script'i Automator'da baştan yazıp klasöre iliştirdim. Yoksa yalnızca "klasör işlemleri ayarına" tıklayarak istediğiniz script'i klasörünüzle iliştirebilirsiniz. 

Ben en çok bu .png'ye çevirme script'i ile dosyalara gün/ay/yıl çevirme script'ini kullandım. İkisi de bu şekilde yapılıyor ve işlerimizi kolaylaştırması muhtemel.

Automator kullanın, kullandırın efem. Saygılar :)

A.O.









6 Temmuz 2015 Pazartesi

Can sıkıntısı: MacOSX'teki olağanüstü eğlenceli program: Grafik Çizer

Başlığa bak, bunun neresi eğlenceli demeyin. Grafik Çizer gerçekten işe yarar ve benim gibi matematik takıntılılar için eğlenceli bir program.

Bugünlerde tatilimi annemin köyünde değerlendiriyorum. Hem sınavlara hazırlanmak, hem de doğayla iç içe olmak bakımından güzel bir tatil diyebilirim. Fakat zaman zaman ölümcül sıkıcı olabiliyor köy hayatı, üstelik internete erişimim de çok kısıtlı. Napayım napayım derken, terminal'de Mac'i kurcalamaya karar verdim. Ama ve lakin gözüm daha önce hiç fark etmediğim bir programa takıldı: Grafik Çizer!



En başta neyin grafiğini çizdiğini anlayamadım. Ta ki y=... formülünü görene kadar. Bir anda aydınlandım, artık test kitaplarındaki grafiklerin nasıl çizildiğini çözmüştüm, kafama takılan bir soru da tarihin tozlu sayfalarındaki yerini almıştı. :)



Görüldüğü gibi program epey kolay. Zorlanmadan 2 veya 3 boyutlu grafik çizebiliyoruz. Örneğin y=x^{2}+4x+4 fonksiyonunun grafiğini çizelim: ( formülü yazıp enter'a basmak yeterli )


Biraz zorlasak mesela?



Programda integral, türev, değişkenler, diferansiyel denklemler, toplam-çarpım, matris vs. her şeyi kullanabiliyoruz. ( Bkz: denetçi düğmesinin altındaki düğme ) Fakat ben bu integral sembolünün altına üstüne bişeyler yazmayı beceremedim, biraz kurcalamayla bulunacağına eminim. 

Son olarak favorim Lorenz eğrisinin 3b grafiğiyle yazıyı sonlandırayım:


Grafik çizer, hem öğrenciler/öğretmenler için, hem de ileri matematikçiler için kullanımı kolay, aşmış bir program. Böyle bir programın sistemin içinde gelmesi, bence Apple ile diğer firmaların farkını ortaya koyuyor. 

Ek: Yazıyı yayınladıktan sonra programı da öğrenmek adına Hyperbolic Paraboloid çizmeye çalıştım ve sonuç:

Pringles şekli ya da at eyeri dediğimiz bu şekli çizmek için programın mantığına uygun olarak bir formül yazmam gerekti. Formülde gördüğünüz gibi sabitler için harf girebileceğiniz gibi sayı da girebilirsiniz. Fakat harf girecekseniz harfleri tanımlamanız gerekecektir yoksa program grafiği çizemez. Programa girdikten sonra Denklem>Yeni denklem der ve ilk fonksiyondaki harfleri bu yeni denklemde tanımlarsanız grafiğiniz sorunsuzca çizilecektir. Denemek isteyenler için grafiğin dosyasına buradan ulaşabilirsiniz. 








29 Nisan 2015 Çarşamba

Eymen'ler ve Ecrin'ler, Birleşin!

Hani insanların aklına her zaman takılan bir soru vardır, şu isimden dede/nine mi olur, küçücük çocuğa ne biçim isim koymuşlar gibi. Yadırganmayan fakat saçma sorulardır bunlar, kimse çocuğuna isim koyarken çocuk altmışlı yaşlarına geldiğinde isminin yakışıp yakışmayacağına düşünmez. Fakat düşünüyorum da Eymen'den dede olmaz gibi geliyor, ne bileyim garip bir düşünce. 

El kadar bebeğe Abdülgaffar ismi konur mu? Konur, niye konmasın. Çağımızın popüler isimleri Muazzez, Muzaffer veya Mülayim veya Müstesna değil, erkeklere Eymen kızlara Ecrin!

O kadar çok Eymen ve Ecrin ismi doldu ki çevreme neymiş bunların anlamları diye merak ettim. Eymen; talihli, hayırlı, uğurlu, kutlu ; Ecrin'in ise Allah'ın hediyesi anlamına geldiği söyleniyor. Hadi Eymen bir sahabenin ismi anladık, Ecrin ne oluyor? Ücret kelimesinin Arapça kökü olan Ecr, anlamı bilinmeden yalnız Kur'an'da geçiyor diye çocuklara bu isim koyuluyor. Kızımın adı neden Ücret olsun ki? Ya da neden Aleyna ( Arapça: .. üzerimize ) olsun ki? 

2014 yılında en popüler 6. erkek ismi Eymen, en popüler 5. kız ismi ise Ecrin olmuş. ( Kaynak: TÜİK ) Listenin başında erkeklerde Yusuf olması şaşırttı beni, çevremde pek rastladığım bir isim olmadı, varsa yoksa Eymen! Kızlarda ise listenin başında Zeynep var. 3. sırada da Hiranur var, sonu -nur'lu isimlere bir süredir alışmıştık zaten.

Listede dikkatimi çeken şey, isimlerin hep Arap kültüründen seçiliyor olması. Bundan sıkılan bir kesim aynı anda hem muhafazakar / İslami - veya artık her ne dersiniz - tavrını devam ettirip hem de farklı olma çabası içindeyken Eymen ve Ecrin, Aleyna isimlerini bulmuş. Yani Kur'an'dan kopmak istememiş ama Kübra, Büşra, Muhammet ve Ömer'den sıkılmış, çareyi Eymen ve Ecrin'de bulmuş. Kızlarda popüler bir dizinin ana karakterlerinin de isimlerini listede görmek beklenmedik bir durum olmadı.

Ailelerin tercihi tabi, bize bir şey demek düşmez. Fakat ben bir Müstesna'da, bir Türkan'da, bir Muazzez'de, bir Muzaffer'de, bir Tahir'de bulduğum tokluğu Eymen ve Ecrin'de bulamıyorum. 



14 Nisan 2015 Salı

Safiye'me karyola dar gelir? Hikayesi...

Safiye'me karyola dar gelir?


İlk bakışta ne dediği anlaşılamayan güzel mi güzel bir urumeli türküsüdür bu. Rumeli Ekrem ve Güntekin dinlemekten bir süredir rumeli türkülerine merak sarmış bulunmaktayım. Önümüzdeki 3 ay boyunca sırf rumeli türküsü dinleyeceğim banko!

Güm güm kaynana, hop hop kaynana, ben kızınla yan yana, sen dışarı kaynana mı dersin, sarı kavun dilimi mi dersin, Osman Aga'lar mı dersin içim dışım rumeli oldu. Nihayetinde bu türküye rastladım.


Kimdi bu Safiye? Sevdiceği ile arasında ne geçmişti, rumeli düzlüğünde aralarında neler yaşanmıştı, şişman mıydı, hafifmeşrep bir kişiliği mi vardı, neydi ozanın meramı? Sözün kısası bu Safiye'nin karyolaya sığmaması bana dert oldu. Öncelikle Hazreti Google'dan yardım aldım tabii.


Benim dinlediğim versiyonun sözleri şu şekilde idi:


Çıksam urumeli düzüne

Alsam Safiye'yi dizime
Safiye'm kınalar yakmış
On parmağın eline
Ar gelir Osman Aga ar gelir
Safiye'me karyola dar gelir
Kıratımı bahçeye bağladım
Osman'ı gurbete yolladım
Osman gurbetten gelince
Üç gün üç gece ağladım
Osman aga Osman aga bak bana
Neler söyleyeceğim sana
Safiye de kızını ver bana
Güvey de olayım ben sana


Aslında türkünün birden çok versiyonu var. Yani güvey kısmına damat diyeni var, Osman Aga'nın askere gidip arkasından ağlanan döndüğüne sevinilen versiyonu var, var oğlu var!


Kır atımı bahçeye bağladım osmanı askere yolladım

Osman askere gidince kırk gün kırk gece ağladım

Açıkçası yukarıdaki versiyona göre türküyü dinleyince bir hikaye bulmak zor oluyor. Üstelik TRT kütüphanesinde de bu versiyon mevcut. Türküyü derleyen Rüstem Avcı da türküyü bu şekilde okumuş/derlemiş. Fakat dediğim gibi bu versiyonla hikaye bulmak kolay değil.


Gelelim bana dert olan kısma:


Bana kalırsa ozanımız Safiye'ye sırılsıklam aşık delikanlı bir kardeşimizdir. Fakat aralarında engel teşkil eden Osman Aga bizim civanımıza çok çektirmekte, kızı ozana vermek istememektedir. Üstelik kızı başkasına vermeyi düşünen Osman Aga, yiğidimizi dertlerden dertlere sürüklemektedir. Ozanımız da içinin yangınını şu dizelere dökmüştür:


Çıksam a urumeli düzüne / Alsam Safiye'yi dizime


Şimdi hemen ozanın hanımkızımız ile cinsel birlikteliği akla gelse de , hem kafiye kaygısından hem de belki de mecaz yapmak amacıyla bu "dize almak" deyiminin farklı bir anlamda kullanıldığını düşünüyorum. Okuduğum kaynaklarda ve sözlüklerde "dize almak" gibi bir deyime rastlamadım. Fakat "dize getirmek, boyunduruğu altına almak veya dizinin dibinde olması" gibi bir anlamda kullanılmış olabilir. Söz konusu bir türkü olduğundan uyak kaygısını da göz ardı etmiyoruz.


Safiye'm kınalar yakmış on parmağın birine


Safiye'nin ellerine kına yakılmış, gelin olmaya yakın olduğunu anlıyoruz.


Ar gelir Osman Aga ar gelir / Safiye'me karyola dar gelir


Safiye'yi ozana vermeyen Osman Aga'ya hitap ediliyor. Belli ki yiğidimizin gücüne gitmiş bu durum. Burada işte hayalgücü devreye giriyor. Bana kalırsa Osman Aga'nın Safiye'yi vermek istediği zatın hali vakti, ekonomik durumu ozanımızdan daha iyi değil. Daha iyi bir damat adayı olduğunu düşünen ozan, Osman Aga'ya veryansın ediyor.


En can alıcı kısma geliyorum: Safiye'ye karyola neden dar geliyor?


Karyola bilindiği üzere tahtanın üzerine serilmiş yataktan ibarettir. Dedemle köyde yapmıştık bir keresinde, epey rahatsız bir yatak olur. Yine bana kalırsa, yiğidimiz Safiye'nin karyoladan çok daha fazlasını hak ettiğini düşünmekte ve Safiye'nin de bu kişiyle evlenmekle mutlu olmayacağını, rahat edemeyeceğini söylemektedir. Yani öyle ilk anda anlaşıldığı üzere Safiye'nin çok kilolu olması veya azgın, hafifmeşrep olmasından kaynaklanan bir dar gelme değil!


Kıratımı bahçeye bağladım

Osman'ı gurbete yolladım
Osman gurbetten gelince
Üç gün üç gece ağladım

Türkünün bu dizeleri de hikayemizi destekler nitelikte. Ozan belli ki Osman Aga gurbete gidince epey rahatlamış, hatta kıratını bile bahçeye bağlamıştır, saklanıp gizlenmek zorunda değildir. Fakat Osman Aga dönünce ozan bu konforunu kaybetmiş, üç gün üç gece ağlamıştır. Demem o ki Osman Aga'nın gurbete veya askere gitmesi halinde arkasından ağlanması versiyonu gerçekten türkünün bütünüyle bağdaşmıyor, sanki iki kişinin ağzından söyleniyormuş havasında oluyor aynen "Sabahlara dayanamam Osman Aga" türküsünde olduğu gibi. Bu arada Osman Aga kimdir necidir bunu da sorgulamak gerek bir ara.


Osman aga Osman aga bak bana

Neler söyleyecem sana
Safiye de kızını ver bana
Güvey de olayım ben sana

Bu kısım da hikayemi destekler nitelikte, doğrusu bu dörtlükten sonra bu türkünün böyle bir hikayeye sahip olabileceği aklıma geldi.


İşin şakası bir yana ben bu türkünün Hey On beşli on beşli / Tokat yolları taşlı türküsüyle aynı kaderi paylaştığını düşünüyorum. Aslında epey hüzünlü bir türkü ama gerçekten insan dinlerken yerinde duramıyor. İşin diğer bir acı yanı da, türkülerimizin hikayelerine öyle kolay kolay ulaşamıyoruz. Erol Evgin dahi sahnede bu türküyü okuduktan sonra " Neden sığmıyormuş acaba karyolaya, şişman olduğundan mı?" demiş. Bırakın hikayeyi türkünün sözleri hakkında dahi bir fikir birliği yok. Üzerine yapılmış bir çalışmaya da rastlamadım.


Umarım Osman Aga fikrini değiştirmiş, yiğidimiz de Safiye'sine kavuşmuştur.


A.O. / 14.4.2015


Güncelleme: 4.5.2016: Konuyla alakalı ileri araştırma yapmak isteyenler için:

1. Aluş Nuş - Rumeli Türküleri Beste ve Güfteleriyle - Say Yayınları - 2008

2. Fikri Soysal ( 2012 ) - Tarihi Olaylar Işığında Rumeli Olay Türküleri ( www.fikrisoysal.net adresinden ücretsiz indirilebilir, bu makalenin özellikle kaynaklar kısmından faydalanabilirsiniz. )

Güncelleme 17.1.2021: okuduğum ünlü bir türkoloğa ait bir kitapta "dize almak" deyiminin "başını dizine yatırmak" , "başını dize almak" şeklinde kullanıldığını gördüm. Birini dizine yatırmak=dize almak. Seneler süren bir tefekküre gerek yokmuş. Yine 2017 yılında kendisinden izin almadığım için ismini burada zikredemeyeceğim bestekar ve güftekar bir beyefendiden Safiye'ye karyolanın dar gelmesinin çok çalışkan olmasından, misafirleri için adeta kendisini paralamasından bu sebeple yerinde duramadığından söylendiğini işittim ancak pek de ikna olmadım. Zira türkünün genelinde böyle bir hissiyat cereyan etmiyor. Geçen zaman içinde üzerinde esaslı olarak çalışmadığım bu blog özellikle Safiye'nin hikayesi ile ilgi çekmiş görünüyor. Ben de bugünkü gibi bu hikayeye dair ipuçları ile karşılaştıkça güncellemeler yapacağım.


Blog'un Amacı, Vizyonu, Füzyonu ve Ornitorengi



Blog açmak uzun süredir aklımdaydı fakat hayata geçiremiyordum. İyi de oldu güzel de oldu.

Belli bir amacı,konusu ve ilgi alanı yok. Bu benden kaynaklanıyor aslında. Bir gün son derece teknik bir makale okurken öbür gün boş bir Survivor muhabbetine rastlayabilirsiniz.


"Nedir bu ornitorenk, n'ola ki?" sorusu için ise şöyle alalım:

http://onedio.com/haber/-ornitorenk-hayvaninin-sirf-varligiyla-bize-anlatmak-istedigi-15-sey-435211


Have fun!